Story: ’98 Adana Earthquake


Log in or register to save completed lessons.

Prerequisites for this Turkish Listening Comprehension Lesson

Intermediate “kendi” forms

Kendi as a noun
Kendi kendi as a noun
Kendi kendi with verbs

Using the suffix ‑ki

dünkü, bugünkü, yarınki
benimki, seninki, onunki
‑daki, ‑sındaki
‑kini, ‑kine, ‑kinde, ‑kinden, ‑kinin

Passive and reflexive verbs

-(ı)n
-(ı)l
Exceptions

Since, because of

-dığı için



1998 Adana Earthquake

The following is a real life story told by A.B., shared here with his permission.

The Story in Turkish

Şimdi normalde mesela şey var, hani Adana deprem bölgesi olduğu için, deprem bölgesinde yani yerli yersiz zamanlarda depremler oluyor. Burada da mesela doksan sekiz depremlerinde biz mesela mahalledeyiz. Bizim evin içerisinde avlumuz var. Avluda mesela cibindirik. Yani işte şeyi sediri falan sereriz, sedirin üzerinde cibindirik böyle sinekler falan böcekler böyle geceleyin şey yapmasın diye üzerimize gelmesin diye cibindirik var. Onu şey yaparız. Yaparız… Neyse, biz işte yatıyoruz sabaha karşı. Yani saat şöyle beş beş buçuk sularında. Ben de ufağım tabii o zaman. Yani böyle dokuz on yaşlarındayım. Benim bir de ufak kardeşim var. Burak. O da işte benle arasında iki yaş var. O da yedi sekiz yaşında.

Deprem esnasında… deprem gerçekleşiyor… deprem esnasında bizim hemen şeyle kapıyla dış kapıyla avlu arasında yani şöyle bir 50 metre var. Şimdi deprem oldu. Deprem olduğu esnada bir yanda böyle hepimiz bir şaşkınlıkla ayağa kalktık. Ayaktayız ama hâlâ deprem şiddetli devam ediyor yani. Sağa sola yapıyor bizi. Biz de şokundayız.

Yani ben kafamı bir çevirdim. Benim diğer kardeşim var – Burak. Bir baktım dış kapıya… şey yapıyor. Elleriyle dış kapının üzerinden kendini atmaya çalışıyor.

Ben de yani dedim kine, yani, bağırıyom. “Baba,” diyom, “Burak,” diyom, “dış kapıya,” diyom, “yukarı elleriyle” diyom, “sarılmaya kalkıyor” diyom. “Dışarı çıkmaya çalışıyor” diyom.

Babam da tabii o arada şimdi anahtar deprem olduğu zaman anahtar şey yapıyor. Kasma yapıyor. Kanatlarda kapılarda. Anahtarla açamıyorsun. O - öyle bir sıkıntı var.

Bir baktım Burak yok ortada. Yalnız şöyle bir şey de vardı. Mesela… Burak şortlaydı. Üstü de çıplaktı. O an da baktım, kapının üzerinden atladı direk dışarıya çıkarken Burağ’ın o duvar tarafındaki şortu şeye takıldı. Demire takıldı. Demire takılınca bu sefer demirden direk şortu da gitti, Burak çırılçıplak dışarıda kaldı.

Şimdi kapıyı da biz açamıyoruz. Burak dışarıda kalınca bu sefer babam mabam hepsi tabii deprem o esnada bitti. Burak dışarıda. Tabii korkuyor Burak. Ondan sonra biz hemen işte kapıyı babam tekrardan açmaya çalıştı. Kapı kasmış kendini, açılmıyor. Burak belli bir süre orada dışarıda çıplak bir şekilde kaldı yani. Öyle bir anımız oldu, Burakla, kardeşimle.

English Translation

Now normally, for example, we have this thing, you know, since Adana is an earthquake zone, earthquakes happen at random times in the earthquake zone. And for instance, we were in this neighborhood during the 1998 earthquakes.

In our house, we have a courtyard. In the courtyard, there’s a mosquito net. We usually lay cedar [cots] and such under it, and there’s a mosquito net on top of it so that bugs and mosquitoes don’t bother us at night. We do… Anyway, we’re sleeping until early morning. Around five or five thirty. I was quite young then. I was around nine or ten years old. I also have a younger brother, Burak. He is two years younger than me. He was seven or eight years old.

During the earthquake… the earthquake starts… during the earthquake, there’s about 50 meters between us and the door, the outer door of the courtyard. So the earthquake starts. During the earthquake, we all got up and were in complete shock. We’re standing, but the earthquake is still intense. It’s shaking us left and right. We are in shock.

I turned my head. I have another [sic] brother – Burak. I looked towards the outer door… he’s climbing over the outer door with his hands [literally, “he’s trying to throw himself over”].

So I said to him, I mean, I’m yelling. I say, “Dad,” I say, “Burak,” I say, “he’s on the outer door,” I say, “he’s trying to hang on with his hands,” I say, “trying to get out.”

Of course, my dad… (By the way, when an earthquake happens, keys get stuck. Keys get stuck in doors. You can’t open it with a key. It’s a problem.)

I looked, and Burak was nowhere to be seen. But there was this other thing. Well, you know… Burak was wearing shorts. And he didn’t have a shirt on. At that moment, I saw, as he jumped over the door to go directly outside, Burak’s shorts got stuck on the thing on the wall. They got stuck on the metal bar. When they got stuck in the metal, his shorts went right off because of the metal, and Burak was left outside, completely naked.

And we can’t open the door either. When Burak ended up outside, my dad and everyone else (of course, the earthquake ended at that moment). Burak is outside. Of course, Burak is frightened. Then my dad tried to open the door again. The door was stuck, it won’t open. Burak stayed outside naked for a while. We had this memorable experience… with Burak, my brother.

Leave a Comment